42. BÖLÜM

202K 2.9K 657
                                    

Keyifli okumalar.

••

Acıda, her zaman tadılmayan muhteşem bir zevk vardır.
-W.Mason

••

Karanlık odadaki tek ışık açık camdan içeri yansıyan bir parça ay ışığıydı. Usulca gözlerimi yumdum. Sanki tüm dünyanın derdi omuzlarıma bütün acımazsızlıkları ile yüklenip, bomboş ıssız bir ormana bırakılmış gibiydim. Gezdiğim yerler tekin değildi. Bir şeylerden kaçmaya çalıştıkça, bir şeyleri düzene sokmaya çalıştıkça başarılı olamamak belki de en büyük pes etme sebebiydi. Geniş yatakta bir kez daha döndüm. Bu defa cam tarafına bakıyordum. Bir nebze olsa da uyku için gözlerimi yumdum. Bir türlü benliğimi hakimiyet altına alamıyordu uyku. Kaç saattir yataktaydım? Belki saat bile dolmamıştı. Öyle geliyordu. İlk kez yelkovan akrebi bu kadar yavaş takip ediyordu. Birkaç saat öncesi, karmaşık... Attığım çığlıkların acısını şimdi çekiyordum. Yutkunmak güç olmuştu. Göz pınarlarımda acıyı hissediyordum. Bedenim ise uyuşmuş gibiydi. Toparlanmalıydım. Bunu yapmamalıydım. Neden yapmıştım? Bu soruya verecek cevabım yoktu. O an öyle geçmişti içimden. Planlayarak yapmamıştım. Sadece korkuyordum. Gece'nin beni elde edip sıkılmasından, beni terk etmesinden.... Böyle bir şey olursa kendime gelemezdim. Tüm kavgalarımız, tartışmalarımız bir yana, ben onsuz olamazdım. Benden aldığı şeyden sonra ondan başkası olmazdı. Olamazdı. Bu değil miydi istediği? Her şeyim ile ona aittim. Beni bırakmazdı değil mi? Tam da bu anda kolunu belime doluyor oluşu... belime sarılan kolu beni göğsüne çekti. İtiraz etmedim. Benim evim oydu. Başımı çıplak göğsüne yasladım. Terliydi. Terli olmasına karşın muhteşem bir kokusu vardı. Beynime şuurunu kaybettirmeye ant içmiş kadar güzeldi. Kolunu belimdeki boşluğa sabitleyip bacağını bacaklarımın üstüne koyup beni hiç bırakmayacak gibi sarıldı. İhtiyacım olan buydu. Oydu...

••

Nihayet kısa olsa da bir uyku çekmiştim. Güneş doğmuş ve etrafa muhteşem bir ısı yaymıştı. Ekstra bir sıcak vardı. Vücudum Gece ile temas halindeydi ve bu kavrulmama yeterliydi. Kolları arasından usulca süzüldüm. Epeydir uyuyordu. Dün onda gördüğüm çaresizlik yüzünden kendime kızıyordum. Ne diye durduk yere olay çıkarmıştım. Kendini nasıl hissettiğini bilmesem de anladığım şeyler vardı. Beni kaybetmekten o da korkuyordu. Belki de benden fazla korkuyordu. Gönlünü almalıydım. Onun kalbine giden yol da nereden geçiyordu. Elbette midesinden değil. Çok kıymetli! erkekliğinden tabii ki. Belki de ilk kez kadınlığımı kullanıp onu tam anlamıyla mutlu edebilirdim.

Sırma'dan

Gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk şey bembeyaz bir odada oluşumdu. Etrafa şöyle bir bakındığımda nerede olduğumu anlamak pek de zor değildi. Sarp'ın evindeydim. Resmen bir katilin evindeydim. Korku iliklerime kazınmıştı. Gece abi ne diye onun yanında kalmamı istediyse artık. Yatakta doğrulup kendime gelmeye çalıştım. Oda boştu. Başımı sağa sola esnetip önü açılmış tişörtümü düzelttim. Yataktan kalktığım ilk beş saniyede gözlerim kararıp başım dönse de toparlandım ve kapıya yürüdüm. Kapının kulbunu aşağı indirdiğimde açılmayan kapıya uzaylı görmüş gibi baktım. Kapı mı kilitliydi? Peki ya neden? Kapıya güçsüz birer yumruk attım.

"Hey! Sarp!" Sesimin dudaklarımdan dökülüşüne içip erirken tahta merdivenlerin çıkardığı sese karşılık buraya geldiğini anlıyordum. Az sonra anahtarın deliğin içinde çevrilip çıkardığı tok sesi duydum ve kapı açıldı. Sarp kapıyı usulca kapatıp içeri girdi. Gözleri bir türlü beni bulamazken ben de ona bakmamak için çaba sarfediyordum. Az sonra üzerimde hissettiğim bakışlar ile başımı kaldırıp ona kaçamak bir bakış attım. Gözlerinin benim üzerimde oluşu neden kalbimi binbir parçaya bölüyordu?!

GECENİN IŞIĞIWhere stories live. Discover now