26. BÖLÜM

98.5K 3.3K 170
                                    

Keyifli okumalar.

••

İnsanın kinden kurtulması en yüksek umuda götüren köprü ve uzun süren kötü havalardan sonra görülen gökkuşağıdır.
-Friedrich Nietzsche

••

Kalp atışlarının kulağının altında olması nasıl bir histi? Bana göre çok hoştu. Başım Gece'nin göğsünün üstündeydi. Odama çıkmıştık. Gece uykusu olduğunu söylemişti. Günlerdir uyuyamıyormuş. Aramızda sessizlik hakimken benim hapşırıklarım sessizliği bozuyordu. Gecenin ritimli bir şekilde inip çıkan göğsü ile uyumuş olduğunu anladım. Başımı kaldırdığımda doğru tahmin ettiğimi anlamış oldum. Uyuyordu. Gevşemiş bir şekilde uyuyordu. Belki de en savunmasız halindeydi şu an. O kadar sakin ve savunmasızdı ki... bu hallerini seviyordum. Sinirli hallerini ise, aman Allah'ım çok fena oluyordu sinirlenince. Gözü beni bile görmüyordu. Adeta gözü kararıyordu. Çoğunlukla benim yüzümden oluyordu zaten. Komidinin üzerindeki saat baktım, sekize geliyordu. İşe gitmem gerekiyordu. Geceyi rahatsız etmeden kalkmalıydım. Belime sarmış olduğu elini güç bela çekip yatağa bıraktım. Yataktan kalkmak üzereyken belimden tutulup yatağa geri çekildim.

"Nereye?" Uyku mağmuru sesiyle konuşmuştu.

"İşe gidiyorum," deyince kaşlarının çatılması bir oldu.

"Otur oturduğun yere işe falan gitmiyorsun." Gece yine aynı Gece.

"Başlamayalım istersen," deyip kollarından kurtulmaya çalıştım.
Sadece çalıştım.

"Işık... güzelim. Işık'ım... gerilmeyelim işte. Yat şöyle sevdiğinin göğsüne," deyip başımı göğsüne yasladı.

"Gece gitmem gerek bırak," deyip yatakta tepindim.

"Işık," diye tısladı dişlerinin arasından. Sinir, damarlarına yavaş yavaş geliyordu. Bunu anlamıştım.

"Birtanem," dedim.

"Hiç o ayaklara girme. Yat şuraya."

"Gece!" Sesim istemsizce yüksek çıkmıştı.

"Işık bana bağırma!" Lanet olsun. Kavga mı edecektik?

"Asıl sen bana bağırma!"

"Sen beni delirtiyorsun!!" Boynundaki damarın seğirdiğini farketmiştim.

"Gece git! Sakinleş gel! Yalvarırım kavga etmek istemiyorum," dedim sakin bir sesle. Bir hışım yataktan kalktı ve kapıyı arkasından çarparak çıktı. Boğuk bir çığlık attım. Ergenler gibi kavga ediyorduk. Ama ben de Işık isem o işe gidecektim.

Yaklaşık 15 dakika sonra odanın kapısı açılmış ve Gece içeri girmişti.

"Hazırlan."

"Neden?"

"İşe götüreceğim seni," deyince yüzümde oluşan aptal sırıtışın tarifi yoktu. İstediğini almış olmanın verdiği mutlulukla dişlerimi göstererek sırttım.

"Pişmiş kelle gibi sırıtma da hazırlan," deyip kendini yatağa attı.

"Ben şöyle biraz kestireceğim." Dolabıma ilerleyip içinden her zaman giydiğim kıyafetlerimi çıkardım ve giydim. Geceye baktığımda gözlerinin kapalı olduğunu gördüm. Tamamen hazır olunca baş ucuna gidip yanağına bir öpücük bıraktım. Gözlerini açmadı. Bu defa burnuna öpücük bıraktım. Hafif bir gülümseme oldu yüzünde. Tek gözünü açtı.

"Dudak yok mu?" dedi munzur bir sesle.

"Imm belki daha sonra," deyip geri çekildim.

"Hadi çıkalım."  Onu kolundan tutup çekiştirdim.

"Ne acelen var güzelim? Gidiyoruz işte," deyip gerine gerine yürüdü. Uykuluyken de ayrı bir se- iç sesime acilen sus emri verdim çünkü Gece içimi okuyordu. Evden çıkıp arabasına binmiştik. Radyoyu açtım.

"Kaybet bu öfkeni içinde sakladığın."

"Terket o derdini benden almadığın."

"Sabret sonun aynı değil söylüyorum. Dinle rüyalarım her gün aynı olmayacak."

"Şimdi vazgeçersen geriye döneceksin. Gitme kaybedince daha çok seveceksin."

"Biliyorum. Hiçbir anlamı yok. Yokluğunda. Yokluğunda."

Şarkının sözleri çok hoşuma gitmişti. Adam hissede hissede söylüyordu. Gece ise şarkıyı duymuyordu bile. Yola odaklanmış seyir halindeydi.

Yarım saat sonra barın önünde durmuştuk. Tarif bile etmemiştim. Gece burayı nereden biliyordu ki? Arabadan indim. O da indi.

"Sen nereye?" dedim şaşkınca.

"Ben de geliyorum," deyip elimi tuttu ve bardan içeri soktu. Engel olmama fırsat tanımamıştı. Sinan'ı bar tezgahında görünce gülümsedim. O da beni görünce sırıttı. Gece'nin yanımda olmasına şaşırmıştı. Her şeyi biliyordu. El ele yanına gittik.

"Sinan," derken sesim oldukça neşeliydi. O da benim neşeli oluşuma gülmüştü.

"Işık," dedi aynı benim gibi. Bar tezgahının arkasına geçip önlüğümü taktım.

"Naber?"

Kendi aramızda konuşurken Gece'nin oldukça gergin olduğunu anlamıştım. Az sonra patronumuz buraya yaklaşmaya başladı. Gece arkasına döndü ve patronu görünce küfretti. Emre bey bize yaklaştıkça Gece geriliyordu.

"Işık." Emre beyin sesi ile gözlerimi Geceden aldım.

"Buyrun Emre bey."

"Daha iyi mis-"
Geceyi farketti ve şaşkınca ona baktı.

"Kardeşim?" Duyduğum kelime ile şaşkına döndüm. Gece Emre beyi tanıyor muydu? Lanet olsun! Umarım yanlış anlıyorumdur. Yoksa bu işi de mi o ayarlamıştı?

"Emre," diye tısladı Gece.

"Seni burada görmek ne güzel Gece. Gelsene odama geçelim," deyip elini Gece'nin omzuna koydu. Gece bana masum bakışlar atarken ben oldukça sinirli bakıyordum. Bir işin altından da sen çıkma Gece.

DÜZENLENDİ ✔️

GECENİN IŞIĞIWhere stories live. Discover now