29. BÖLÜM

93.7K 3.1K 708
                                    

Keyifli okumalar. Satır arası yorumlarınızı bekliyorum.

••

Bir insanın ruhuna doğruluk ekmek, kör doğmuş birine görme gücünü vermek kadar olanak dışı bir şeydir.
-Platon

••

Ve yılın son günü. Gece yok. Fredy yok. Sinem yok. Buse yok. Herkes eğleniyordu. Buse ve ben hariç. O evde hasta annesi ile ilgilenirken ben özlem ateşi içinde odamda yatıyordum. Güneş ile geçirecektik güya bu geceyi. Ama amcamdan fırsat kalmamıştı. Ailecek halama, Bursa'ya gitmişlerdi. Saat henüz sekizdi. Yeni yıla yalnız girecek olmanın verdiği hüzünle odamdan çıkmak istemiyordum. Daha sonra bu fikirden vazgeçtim. Hayır yani, tamam yalnızım ama o kadar da bitik değilim. Dolabımın karşısına geçtim. Yılbaşı... kırmızı. Kırmızı uğur getirir derdi annem. Her yıl başında bana kırmızı eşyalar giydirirdi. Ama hiçbir işe yaramıyordu. Bu yıl da öyle yapmak istedim. Dolabımdan kırmızı bir iç çamaşırı takımı çıkarıp çabucak giydim. Altıma kırmızı yünlü pijamamı, üzerime ise geyikli kırmızı kazağımı giydim. Kırmızı ev ayakkabılarımı da giydim ve aşağı indim. Mutfakta ufak çaplı bir hazırlık yaptım. Kola, çekirdek, cips... ne ararsan. Bütün aburcuburları bir tepsiye koydum ve içeri geçtim. Dev ekran televizyonu açıp kanalları gezinmeye başladım. Çoğunlukla yarışma programları vardı. Bir kanalda durup izlemeye başladım.
Karı-koca yarışıyorlardı. Dört çift vardı ve dördü de birbirinden komikti. Sunucu ise tam bir deli. Gülmekten gözlerimden yaş geliyordu. Daha sonra bu yaşlar gerçek yaşa döndü ve ağlamaya başladım. Kendi halime ağladım. Sonra kendime kızıp çikolatamı bir hamlede ağzıma attım.

"Ooo Oşok soçmolomo otor tolovozyonono ozlo. No doyo oğloyorson," diye kendi kendime konuştum. Yarışma reklama girince başka bir kanala geçtim. Şarkı yarışması.

Bir süre sonra boş boş televizyona bakmaya başladım. Saat artık gece yarısına geliyordu. Yeni yıla son yarım saat vardı. Kucağımda bomboş olan tepsiyi alıp mutfağa girdim ve bir tepsi daha hazırladım kendime yılın son gecesi için. Ayy bak bana yine fenalıklar geldi. Gece deyince... büyük bir of çekip içeri döndüm tekrar.

PTT kriterine kesinlikle uyuyordum. Pijama, terlik ve televizyon. Yılbaşının vazgeçilemez üçlüsü. Tabi herkes için değil. Mesela şu an taksim kaynıyor. Beşiktaş çalkalanıyor. Çok az bir kesim evde PTT kriterine uygun bir şekilde oturuyor. Tabi ben de o kesime giriyorum. Kendi kendime düşünmeyi bırakıp televizyona döndüm. Milli piyango çekilişini izlemeye başladım bir süre sonra. Oynasa mıydım acaba? Bakarsın tutmuş... Direk Geceye olan borcumu öderdim. Ama böyle bir şey olması mümkün değildi. Çünkü ben ömrüm boyunca hep şanssızdım. O yüzden bana çıkma ihtimali çok düşüktü.

Yelkovanın on ikinin üzerine basmasına çok az bir süre kala bir kanalı açtım. Geri sayımı takip edecektim. Son birkaç dakika kala sunucu konuşmaya başladı.

"Herkese sevdiği ile geçireceği, mutlu, huzurlu, neşeli, bol kahkahalı bir yıl diliyorum. 2015 yılını bütün hüzünleri ile, bütün kötülük ve iyilikleri ile geride bırakıp 2016 yılına tüm pozitif enerjiniz ile girmenizi istiyorum. Umarım 2016 yılı herkesin yılı olur.
10
9
8
.
.
.

Geri sayım başlamıştı. Beşten geriye saymaya başladım bende.

"5, 4, 3,2." ve yanağıma kondurulan bir buse.

"1," diye tamamladı beni sesi.

"Mutlu yıllar güzelim." 

B-bu... gerçek miydi? Rüya görüyor olabilir miydim? Hızla arkamı dönüp onu karşıladım.

GECENİN IŞIĞIWhere stories live. Discover now