58. BÖLÜM: GECE

97.5K 2.4K 560
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR

••

İçinde yaşanılan an, geleceği kemiren geçmiştir.
-Henri Bergson

••

Bazı insanların fikirleri sabittir. Böyle gelmiş böyle gider. Karım da bunu düşünüyormuş meğer. Dün geceden beri kendimi yiyip bitiriyordum. Nasıl olur da benim değişmediğimi düşünürdü? Çoçuğumuza iyi bir baba olamayacağımı düşünmüştü. Ne yani öyle kutsal bir varlığa nasıl zarar verebilirim ki? Bizim çoçuğumuza...
Bir insanın kalbimi kırabilmesi için ona değer vermem gerekiyor. Değer vermediğim birisi kalbimi kıramaz. Ne derse desin umurumda olmaz. Peki ya karım? Hayatımın sonuna kadar birlikte olacağım kadın. Onun böyle düşünmesi... beni mahvetmişti. Ona böyle düşünmesi için bir neden vermemiştim ki. İngiltere'den döndüğümden beri bir kez olsun ona bağırmamıştım. Onu kırmamıştım. Bara bile gitmiyordum neredeyse. Kendi işlettiğim bara... birini öldürmek artık eskisi gibi kolay gelmiyordu bana. Aileme ve bana ciddi zararlar vermediği sürece ben de kimseye zarar vermeyecektim. Tefeciliği de bırakmıştım. Daha ne yapacaktım? Bunları göremiyor muydu? Ona deli gibi aşığım. Bunu inkar etmiyorum ama beni kırmıştı. Ki ben kırılmazdım. Kolay kolay incinmezdim de. Ama tek bir söz ile beni mahvetmişti. Nasıl olur da...

Düşündükçe kafayı yiyecek gibi oluyordum. Dün gece elbette onu yatakta bırakıp aşağı inmek istemezdim ama korktum. O sinirle ona yapabileceklerimden korktum. Bu sabah erkenden çıktım. Onu görüp de kırmak istemiyordum. Üstelik ailesi bizim evimizdeyken. Telefonum arka arkaya kesintisiz on kere çaldıktan sonra kapattım. Şu an sesini duymak istemiyordum. Onu pişman etmek gibi bir niyetim yoktu. Elbette ki evime geri dönecektim. Onu böyle bir şey için terk edecek kadar az sevmiyordum. Sadece uzak kalmaya ihtiyacım vardı. Beni üzdüğünü fark etmeliydi. Ne sanıyordu ki? Benim bir kalbim olmadığını mı? İncinemeyeceğimi mi? Pekala ben önceden böyle bir adam değildim. Kimin ne dediği ne düşündüğü umurumda olmazdı. Yüzüme karşı söyleyemezdi kimse zaten. Söylerse ölüm fermanını imzalamış olurdu. Gözümü kırpmadan öldürürdüm onu. Benim geçmişim temiz değildi. Kabul. Bunu kabul ediyordum. Asla inkar edemezdim. Ama geçmişim böyle diye geleceğimin de öyle olacağı anlamına gelmezdi. Ben çocuk isteğimi köreltmeye çalıştım. Bu kadar erken olsun istemezdim ama baba olmak istiyordum işte. Kendime güveniyordum. Bu güveni bana o vermişti. Şimdi ise... verdiği güveni aynı şekilde geri aldı. Ne kadar özür dilerse dilesin, pişman olursa olsun biliyordum düşüncesi değişmeyecekti. Ben ne yaparsam yapayım ona layık olamayacaktım. O temizdi. Fazlasıyla. Onu da kendi karanlığıma çekmiştim. Pişman değildim. Onun yeri benim yanımdı. Ne kadar karanlık olursam olayım benim yanımda olacaktı. Eskisi gibi olmadığımı biliyordum. Bunu ben bile anlamışken o nasıl anlayamamıştı. Şu an ağlayıp sızladığını anlıyordum. İstemiyordum da bir yandan. Ağlasın istemiyorum. Onu ağlatmak istemiyorum. Tek istediğim benim gerçekten değiştiğimi anlamasıydı. Sorun neydi ki? Hristiyan olmam mı? Benim yapabileceğim bir şey yoktu. Böyle doğmuştum. O zaman ben de ona müslüman olma diyeyim. Buna hakkım yok. Bu konuda ondan yeteri kadar hoşgörü görmesem de bir şey dememiştim. Sünnet ol demişti. Bu saatten sonra olmazdım. Düşünmüştüm. Olabilirdi. Ama artık olmazdı. Değiştiğimi madem göremiyordu. Ben ona ispatlardım. Eski Gece'yi görmek onu şok edecekti. Bunu anlaman gerekiyor Işık. Değiştiğimi anlaman gerekiyor. Bunu anlamanın tek yolu eski Gece'yi görmek...

••

Ezanın kaçta okunduğunu bilmiyordum. Ailesine bir saygısızlık yapmak istemiyordum. Onlar yine gerçek beni görecekti. Onun ailesi benim de ailemdi. Onlara değer veriyordum. Bu yüzden iftar saatine yakın olduğunu düşündüğüm bir saatte eve geldim. Işık beni görür görmez boynuma atladı ve sarıldı. İlk kez annesinin yanımızda olması umurunda değildi. Elimi beline koyup onu affettiğimi söylemek istiyordum. Yapmadım. Yalnızca dikildim. Benden ayrıldığında gözlerine daha yeni dikkat etmiştim, kıpkırmızı ve şişikti. Onu böyle görmeye dayanamıyordum ama bunu belli etmedim. Tek bir kelime etmeden salonda oturan Nermin teyzenin yanına gittim. Ona karşı normal davrandım. Sofra kurulmuştu ve televizyonda bir adam iftar sohbeti veriyordu. Beş dakika kalmıştı iftar vaktine. Güneş'i beni izlerken fark ettim. Bir şey söylemeden sadece bana bakıyordu. Ona göz kırptım ama üzgün gibiydi. Bana kızgın mıydı? Yanına gidip oturdum.

GECENİN IŞIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin