Sırma ve Sarp

87.9K 1.9K 347
                                    

Uzun zamandır bu ikiliyi yazmıyorum. Umarım hoşunuza gider. 

••

Cesaret de aşk gibi ümitle beslenir.
-Napoléon Bonaparte

••

Zaman hızla akıp gidiyordu. Evlilik teklifi etmişti bana. Çok şaşırmıştım. Hiç beklemiyordum ve dilim tutulmuştu. Bana karşı bir şeyler hissetmediğini düşünüyordum. Bu yüzden her seferinde kendimi üzüyordum. Ama o gün bana evlilik teklifi etmişti. Sonsuza kadar birlikte olabileceğimiz ilk adımı atmıştı. Dilim lal olmuştu ama sonunda evet diye haykırabilmişim. O günün üstünden bir hafta geçti. Düğün ve kınada çok eğlendim. Deli gibi oynadım. Dans ettim. Çok eğlenceliydi. Artık Sarp'ın evine dönebilmiştim. Yine birlikteydik. Gündüzleri dışarı çıkıp geziyorduk. Eskisi gibi değildi artık. Tamam bana hiçbir şekilde beni sevdiğini söylemeyip, ima etmese de bu kadar zaman yanında olmamın bir açıklaması olamazdı.

Belki sana acıyordur.

Bu düşünce kalbimi ağrıttı. İşte buna katlanamazdım.

"Sırma."

Aşağıda kahvaltı hazırlıyordum. O da yukarıda birkaç işe bakıyordu. Merdivenin başına gidip seslendim.

"Efendim?"

"Yukarı gel," diye bağırdı. Elimdeki havluyu mutfağa bırakıp yukarı çıktım. Çalışma odasındaydı.

"Efendim?" dedim tekrardan, yanında giderken. 

"Bir dosya eksik bulamıyorum."

"Ben hiç ellemedim. Bilmiyorum," dedim. Bu odaya girdiğim söylenemezdi. Temizliğini bile kendi yapıyordu bu odanın.

"Evde sadece ikimiz yaşadığımıza göre! Kuş olup uçmadı ya," deyip bana yaklaşmaya başladı. Ağzım kocaman açıldı. Ben onun dosyasını ne yapayım ki? Konuşamadım. Ağzımı açtım ama kelimeler dökülmedi.

"Sırma!" diye kükreyip beni yerimden zıplattı.

"B-ben bilmiyorum," deyip odadan çıktım. Bir dosya için yine eski hallerine dönmüştü. Allah aşkına şu erkekler hiç mi değişmez.

Değişmesini beklemek yerine onu öyle kabullen. Daha kolay olur.

--

Kahvaltıyı hazırladıktan sonra onu çağırmadım.  Ona kırılmıştım. Neden bana bağırmıştı ki? Ona zaten söylemiştim bende olmadığını. Önümdeki tabağa boş boş baktım. Yiyesim de yoktu ki. Çatalıma batırdığım salatayı ağzıma atarken sandalyeyi sertçe çekti ve oturdu. Ona bakmadan çayımdan bir yudum aldım. Belli ki yine sinir küpüydü. Tek bir ses bile çıkarmadan kahvaltısını etti. Ben de öyleydim. Kahvaltımı bitirince kendi boşlarımı topladım ve bulaşık makinesine dizdim. İçeri döndüğümde onun da masadan kalktığını gördüm. Masadaki boşları topladım ve mutfağa götürdüm. Daha sonra bir tepsi ile dönüp kahvaltılıkları dizdim. Evdeki tüm her şeyi ben yapıyordum. Koca evde bazen ne yapacağımı şaşırıyordum. Bütün odaları tek tek temizliyordum. Gerçi bunları Sarp demiyordu. Bana hiçbir zaman iş yap demiyordu ama bu evde yaşadığıma göre elimi bir şeylere uzatmam gerekiyordu. Mutfağı topladıktan sonra işim kalmamıştı. Yine gün boyu televizyon izleyecektim. Sarptan bana hayır yoktu anlaşılan.

Gece abi bu
eğitim-öğretim döneminde benim de okula başlayacağımı söyledi. Bunun için heyecanlıydım. Neredeyse bir buçuk ay vardı. Sarp bu konuda da bir şey söylememişti. Bazen ciddi ciddi uyuz oluyordu. Televizyonda henüz sadece sabah programları vardı. Tabletimi alıp oradan bir şeyler izleyecektim. Ama neredeydi? Belki de odamdadır diye düşünüp odama çıktım. Her yere baktım ama tabletimi bulamadım. Belki Sarp almıştır diye düşünüp odasına girdim. Telefon görüşmesi yapıyordu. Az sonra telefonu kapattı ve sorar gibi baktı.

GECENİN IŞIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin