İnce ve beyaz boynunu süsler, mor karanfilden parmak izleri.
Kısacık ve kırık saçları gibi kalbinin kör kütük parçaları.
Üzerinde hıçkırıktan bir palto!
Bulutları toplar cepleri, arada yağmur sızdırır etekleri.
Papatyaları ezer gök gürültülü narin elleri.
Ve bileklerini süsleyen kan kırmızısı düşleri.Yine susmuş kadın azizim!
Sonunu bile bile çocukça sevmiş...
Köşe kapmaca oynarken hayatla,
Sevda vurmuş sol yanına.
Yakıp kül etmiş ama öldürmemiş.
Yanan elbet küllerinden doğar deyip beklemiş.Yine dipsiz kadın azizim!
Sönmüş geceye sevdalı gözlerinin feri...
Acı ruju yanağına, kokusu boğazına dolanmışta ses etmemiş.
Gömmüş asma sandığına özlemini.
Yaldızlı iğne oyasıyla geceyi süslemiş.
Kestiği iplerin ucuna çeyizlik umutlarını dizmiş.Azizim, küsmüş kadın tüm mevsimlere!
Çatlamış dudakları hasret kalmış bir nefese.
En çok da Eylül'ü sevmiş...
Hüznüyle raks edip güzüyle dertleşmiş.
Yaprak yaprak dökülmüş ama ölmemiş.Yine sevmiş kadın azizim.
Yine ölmüş kadın azizim.
Gömülmüş can kırıkları.
Harcanmış bir kadının kelebek umutları...
YOU ARE READING
Kara Kalem
Poetryİçimdeki paslı parmaklıklardan firar etti bugün kelimeler. Kirli havayla bayram etti körpe ciğerleri, mavi göğe yenik düştü düşleri. Bereli parmaklarıyla, kırık kalemleri vardı bir tek. Yazdıkları asla silinmedi. Sonra kara kalemini çıkarttı içimdek...