* Biz Olmayan Zamanları *

807 71 31
                                    

Koltuğuna tünermiş seher vakti hep, bir kadınının yalnızlığı.
Okuduğu her kitabın dokuzuncu satırına saklarmış acılarını.
İnce parmakları ne zaman mutluluk dese;
Soğumuş kahvesinde kalırmış hep,
Heveslerinin dumanı.
Günyüzü görmezmiş hiç!
Boyası dökülmüş, kireç kaplı duvarları.
Bir parça kirli,
Kırık penceresinden gördükleri kadarmış o koskoca, ihtişamlı hayatı.
Tek kişilik yatağında,
Çatlaklarından sızan umutları, gece olunca üşütürmüş hep anılarını.
Her gün doğumunda, gizlermiş beyaz tüllerinin ardına,
Kimseler görmesin diye sevdasını.
Bazen de,
Kimsesiz sokağının, delme çakma kaldırımlarına bakan tarafında açarmış papatyaları.
Can suyu olurmuş, gecenin koynundayken yağmurdan bihaber,
Islanan yanakları.

Bir kadının tan vakti ıslanırmış hep, başucu şiirleri.
Sayfaları kırışır, mürekkebinden dağılırmış sevgisi.
Parmak uçlarından aşınırmış; saat saat özlemi.
Kâğıtlar yetmeyince,
Bir kesik daha atıp gün sayarmış, gelmeyene inat,
Kalabalık ince beyaz bilekleri.

Bir kadının güz vakti açılırmış hep, çeyiz sandığı.
Naftalin kokulu sevmeleri.
Kolalı bekleyişi.
Utanınca kızaran yanakları.
Eski kafalı aşkları.
Bir bir yayılırmış fiskos masasına.
Sonra çokça hüzün kokmadan ortalık,
Giriverirmiş telaşlı ellerin içinde, esaretinin derin koynuna.

Bir kadının yalnızlığına eşlik edermiş bileklerinde, şiir kokan yaraları.
Bir adam talan ettiğinden habersiz o oyma sandığı;
Her gün geçermiş,
Kireç kaplı,
Kırık canlı,
Boynu bükük papatyalı o pencerenin önünden.
Bir kadın hep gece vakti unutmaktan,
Bir adam hep gündüz vakti hatırlamaktan bir haber.
Geçip gidermiş dokunmadan birbirine, biz olmayan zamanları...

Kara KalemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin