Son sözü olmayan bir veda olmalı benimki,
Bal dök yala bir ölüm olmalı!
Yazılmamalı hiçbir mermer taşına adım.
Günahsız toprakların tozlu yollarına değil,
Gökyüzünün tarlasında bir buluta gömülü olmalı anım.
Vakitli vakitsiz özlemle dolunca içim;
Yağıp dokunmalı özüm, özüme...
Kana kana içir belki biri,
Yana yana beklerken birini.
Gece olunca, kaybolup yas tutmalıyım bütün ayrılıklara,
Bir pervane böceği gibi eriyip gitmeliyim günlerde.
Düğüm düğüm kurdeleli bir uçurtma okşarsa tenimi,
Umutla başını kaldıran bir çocuktan, kopardığım tebessümün
Hırsızlığından suçlu olayım sadece!
Bir parça, fırtınalı sessizlikten ibaret olmalı öfkem;
Sonu hep yedi renge bakan...
İyi ki ile başlayan cümlelerden bir kement takıp güneşe,
Sürmeliyim dünyanın bir ucundan, bir ucuna
Yüzler gülsün diye yüzüme.
Bekledikleri zamanın yerini alıp
Süzülmeliyim usuldan, huzurun koynundaki yer yatağına.
Üşüten anılara inat, bir kalkan olmalıyım
Dokunuşa muhtaç omuzlarında, yalnızlığa.Ben, ben, ben!
Vakitsiz bir vedanın ardında kalan iki kelime olmalıyım!
Bu dünya da unutulan binlercesinin arasında...
YOU ARE READING
Kara Kalem
Poetryİçimdeki paslı parmaklıklardan firar etti bugün kelimeler. Kirli havayla bayram etti körpe ciğerleri, mavi göğe yenik düştü düşleri. Bereli parmaklarıyla, kırık kalemleri vardı bir tek. Yazdıkları asla silinmedi. Sonra kara kalemini çıkarttı içimdek...