* İki Mil *

172 18 19
                                    

Oturmuş, dizlerimi göğsümün ağrıyan yanlarına
İki mil diye çekiyorum.
Çocukluğum, balkon demirleri arasında oyunlar oynuyor hala
Gözaltı torbalarımda avuç avuç yetişkinlik,
Gücü yettiğine eziyor, mor çiçeklerle süslemek istediği çehremi
Bir başak gibi öne eğilirken başım,
Gökyüzü ve yıldızlara küsüyorum galiba.

İnsanlar, arabalar geçip gidiyor altımdan.
Şarkılar değişiyor,
Mevsimler soyunup giyiniyor,
Fark etmiyorum.
Çok dalgınım galiba...
Anlamsız bir yorgunluk zorla sokarken beni koynuna
Kesik fotoğraflardan bir halat,
Kırmızı bir çizgi oluyor
Hayat ile aramda.
Sen, ben, biz hep aynı sancılarla
Doğup, ölüyoruz şu aşkın kollarında.

Derim, bir çuha çiçeğinin yaprakları kadar ince
Kanım, gece mavisi
Düşlerim, kaybolmuş yıldız grisi
Üşüyorum...
Düşüyorum belki de.
Ama inat bu değil mi?
En çok nefesimin havayla seviştiği kışı seviyorum.
Dertlerden örme, anılardan yamama bir battaniye sarıyorum omuzlarıma.

Suskunluk, bir şerbet dilimde
Ölümüne tatlı...
Acıyı, acıya veriyorum.
Zift karası kahvelerde uykuyu boğup
Sigara dumanında tutuyorum yasımı.

Bakışlarım ne zaman değse bir başkasının ruh aynalarına,
Kendimden korkup kaçıyorum.
Ne de ruhsuzsun kadın!
Sırmaları soyulmuş, gümüşü kararmış bir çerçeve,
Siyahı kucaklayan kahvelerin
Işıksız caddelerinde,
Penceresiz evinde,
Kara kış, cayır cayır yanan ruh yangınlarında kalma
Küller var sadece odalarında.

Bağrı yırtık bir döşekten,
Dertli bir türkü tütüyor
Usul usul...
Kokusu yastığına karışmış
Bolca küfür çokça tuz...

Sessizlik, bir anne
Kabustan dantellerle süslüyor rüyalarını.
Bundan mütevellit içimde zonklayan bir yara
Gecenin 3.30'unda...
Oturmuş, dizlerimi göğsümün ağrıyan yanlarına
İki mil diye çekiyorum.

Kara KalemWhere stories live. Discover now