* Yakan Kara Kubbeli Sema *

149 13 9
                                    

Göğsünden koca bir yırtık
Eksik kalmış bir benliğin sancılı ağrısı
Vurur, her kalp çarpışında;
Göğüs kafesinin etten kemikten duvarına

Ne bir roman cümlesiyim,
Ne de bir şarkının mırıldandığın nakaratı...

Başımı kaldırdığımda aynı gökyüzünün
Mavisi vurur sadece gözlerimin kırık aynalarına
Aynı rüzgar bile okşayamaz saçlarımızı
Senin adımların mı
Benim acılarım mı fazla?

Bilinmez...

Kaç kez derin bir nefesle yaktı
Yalnızlık ciğerlerini diye sorsam
Senin yüzünü kesen çizgiler mi
Benim kırık saçlarım mı yener
Bu hüzün yarışını?

Kim bilir...

Belli de benim ellerim senden çok üşümüştür
Ya da senin gülüşlerin sıcak bir gün yüzü hiç görmemiştir.
Dengesiz bir oyun yaşam.
Çocukça bir güvenle bindiğin tahterevalli gibi

Senin mi öptüğün dudaklar ağır basar
Benim mi yırttığım şiirler bastırır beni, her kelimemde hiddetle toprağa?
Senli benli bir yarışta insan nasıl bu kadar yalnız olabilir ki?

Ah sevgili...
Ürkek bir kadınım ben
Biraz solgun, çokça çizikli bir salıncakta,
Paslı zincir sesinde bulursun beni.
Ama yüreğim mavi bir uçurtma!
Düğüm düğüm kırmızı kurdeleli kuyruğunda
Senin sancılı, yırtık parçanı
Nasıl da güzel taşır!

Gece yarılarının aşkı bölüp
Özlemi pay ettiği yakan kara kubbeli semasında...

Kara KalemWhere stories live. Discover now