Bahardan ince bir sızı sokulur
Penceremin çürümeye yüz tutmuş tahtalarının kucağına
Rüzgarın koynunu gıdıklarken çınar yaprakları
Kabarık beyaz bulutlarda saklambaç oynar yaz yağmurları
Kuş cıvıltılarından yaptığım bardak altlıklarım da
Her yudumda, kırk yıllık hatırımı bıraktığım yalnızlığa
Arka fonda bir plak
Nostaljik bir müzik cızırdar kulaklarımda
Bir adam sesi
Şiir okur,
Göğsünde gömdüğü sevdaya
Hikaye bu ya;
Kadın, gönül ayazlarında hasta olmuşken çıplak adımlarına
Üşümesin diye kahve bir palto sarar adam, zayıf omuzlarına
Sonra der,
Saçlarıma aklar pek bir yakıştı yokluğunda
Desem de,
İnanma...
Dudaklarımı kesen çizgiler borçlu yerçekimine
Hiç metal kokmadı parmak uçlarım, yamalı fakir ceplerimde
Ondan suratımdaki bu asıklık
Bakışlarımda ki bu düşmanlık
Bende kalan son resmini ne zaman alsam ellerime
Nefesini süpürür sessizlik
Omuzlarında misafir bir mahzunluk,
Ellerimin fakir edebiyatını hor görmesin kadın!
Bakışlarındaki kırgınlık...
Oysa, hüzünden türemişti senin gözlerin
Gökyüzünden değil,
Hüzünden
Sakallarımdaki sonbahar
Çalakalem sevdam
Tenim de pusuya yatan poyrazlar gibi
Hüznündendi işte
Bakışlarının ayazı da alazı da...
Yakarken de yıkarken de
Senin özündendi, güzündendi
Bu adama ah dedirten bu sevda...Arka fonda bir plak
Nostaljik bir müzik cızırdar kulaklarımda
Bir kadın sesi
Hıçkırır
Genzinde toprak kokusu,
Sarılmak için gün sayarken adamına...
YOU ARE READING
Kara Kalem
Poetryİçimdeki paslı parmaklıklardan firar etti bugün kelimeler. Kirli havayla bayram etti körpe ciğerleri, mavi göğe yenik düştü düşleri. Bereli parmaklarıyla, kırık kalemleri vardı bir tek. Yazdıkları asla silinmedi. Sonra kara kalemini çıkarttı içimdek...