Galibi olmayan bir serüven dizisi
Martıların gökteki yarışı
Susamı yanık, kara tenli bir simit uğruna
İnanır mısın?
Bunca kanadın çırpınışı!
Bugünlerde,
Boğazımı zorlayıp, çeneme kur yapan
Anne örgüsü bir kazağa gömülü
Biraz soğuk olsa da tenim
Eflatun rengi bir berjere tünemiş haldeyim.Duman tüten bacalardan salınıp,
Gözü yaşlı penceremin böğrüne vuran
Bir eylül şarkısı;
Kulaklarımda tepinip duran yağmurun bedeni.
Avuç içlerim, hiç olmadığı kadar kara sevdalı göz kapaklarıma
Beş vakit öpüşürken kirpiklerim
Şahidi bol parmak aralarımda
Kesik, buğulu bir nefes
Havayla sevişmesi yetmezmiş gibi
Sokuluyor usulca
Kulplu bardağımın, kahve yatağına...Kör bir kadınım ben!
Ekim sabahına, bir de güz ayazına...
Kısır bir kovalamacadan mustarip,
Uyku ile özleme bulanmış haldeyim.
Bir kadının bütün sevilmeyen yanlarını
Tek tek göğsüme basarken ellerim
Bozguncu bir ruh hali kapmış bir yerlerden kalemim
İnanır mısın?
Bir barbar gibi cenk ediyor kelimelerim!
Zarif gül desenli sayfalarda
Çokça sen katletmiş, acımasız mürekkebim.Bir kış masalı bu!
Belki de bahar...
Dizlerimin yatağında, sere serpe uzanan bir sessizlik
Çorak dudaklarımda, yeşermeye yüz tutmuş bir tebessüm salınıyor rüzgarda
İnanır mısın?
Sensizlik artık koca bir adam!
Kaçıp gitti buralardan...
Şimdilerde,
Kimsesizlik boynu bükük bir yetim
Bir avuç 'hayır'a el açar oldu sokaklarda.İnanır mısın?
Uçurum kenarı gibi kesen bir yokluk benim ki!
Maviye aşık ama toprağa gebe.
YOU ARE READING
Kara Kalem
Poetryİçimdeki paslı parmaklıklardan firar etti bugün kelimeler. Kirli havayla bayram etti körpe ciğerleri, mavi göğe yenik düştü düşleri. Bereli parmaklarıyla, kırık kalemleri vardı bir tek. Yazdıkları asla silinmedi. Sonra kara kalemini çıkarttı içimdek...