- Bu Şehrin Dizleri Kanayan Sokaklarında -

579 51 68
                                    

Çocuk!
Ne sen sarılacak kolları bildin.
Ne de sığınacak limanları.
Koşmayı bildin bir!
Yanında bir de düşmeyi...
Saçlarını okşayan rüzgarlardan sevdin sen hep, düşünce kanayan yaralarını.
İki yana açılmış hayali kanatlarından sevdin, on parmak toprağı öpen avuçlarını.
Renkli yara bantlı şeref madalyaları taşıdın ellerinde, dizlerinde...
Çocuk gülüşünle gurur duydun izlerinle.

Ama çocuk!
Sen, durmak ne bilemedin koşup gittiğin yerlerde.
Sığındığın kucaklar mı serin geldi bedenine?
Yoksa göğsünü saran kollar mı dar geldi hayallerine?
Hep yanlış insanlar mı sevdin kaderinde?
Kimse durup da, dinlemedi mi gecenin koynunda?
Kalbinde çalan şarkıyı...
Avutmak için yalanlar dizmedi mi kursağına?

Döndüğün de Çocuk!
Döndüğün de...
Büyüdüğünde...
Anladın sende.

Görmeyeli...
Gülüşüne tuz karışmış Çocuk!
Gözlerine hüzün...
Ten rengi olmuş, izlerinin her biri.
Omuzlarındaki dertler sırasıyla koparıp atmış hayallerini.
Toprak kokan ellerin, ceplerinin caddelerinde savrulmuş.
Kaybolmuş zamanın parmaklarında avuçların.
Üşümüş yüreğinin çocuk bahçesi.
Özlemiş, koşmayı da düşmeyi de...
Dizlerin desen!
Onlar artık kanamaz olmuş,
Büyümüş adımlarında...

Çocuk!
Hep yanlış kucaklarda aramışsın sen, sızlayan yaralarının merhemini.
Öper diye beklediğin dudakların sözleri,
Kanatmış;
Siyah sargılı,
Bıçak yaralı,
Aşk gazisi dizelerini.

Oluk oluk özlem akmış, 
Harabe gülüşlerinin ucundan, deniz kenarı poyrazlarına...
Öpülmemiş acı izlerini taşımış ellerin.
Sönmüş umutlarının külleri yerleşmiş saç tellerine.
Sonra, Adam demişler sana!

Sen Çocuk!
Sen böyle olacaksan eğer, bırak!
Adam olma!
Sen, bu şehrin dizleri kanayan sokaklarında, bir tek koşmayı bil hala...

Kara KalemOnde as histórias ganham vida. Descobre agora