Gecenin esiri ruhların
Kucağından çalınan rüyalarına
Çölün ortasında çakan
Gökgürültülü bağrışların bağrından
Kopan hıçkırık grisi
Kesik nefesli yağmurlara
Son kalan beyaz yaprağında
Özündeki sarıyı öpen
Dudakları kanayan papatyaya
Freni patlamış bir ağızdan
Bodosloma boşalan
Sel revan küfürlerin arasında
Sesi boğulmuş
Muhtaç çocuğun
"Sev" diyen
Lal dilinin
Uslanmadan gezindiği
Damağındaki yaraya
Dünyanın bir ucundan sende son bulan durağa
Bir otobüs kaldır
Gecenin köründen sabah ayazına
Sokul!
Üşüyen yanına
Sev!
Sar!
Kız!
Dilersen bir gecelik yalnızlık de
Gir koynuna!
Kapana kısılan zamandan
Bir parça ekmek arası yolluk yap bana
Dizlerin göğsüne basarken iki buzul
Eğri duran omzuna
Bir dost eli at!
Karamsarlık dağlar
Sol tarafından nabzını boynuna
Başını dik tut!
Omurganda çakan beyaz maytaplardan kutlamanın
Baş dansçısı kemiklerin
Afilli bir reverans verirken
Kızıl etekli acının
Etten bedenine
Korkma!
Bir adım daha at
Rüyası koynundan çalınan
Ruhu histen kesilmiş
Bir çare göğsünün keskin virajına.Nefes al, nefes al, nefes al...
Gözlerini sakın açma!
Dolabındaki canavarlar, aklındakileri yenene kadar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kalem
Poetryİçimdeki paslı parmaklıklardan firar etti bugün kelimeler. Kirli havayla bayram etti körpe ciğerleri, mavi göğe yenik düştü düşleri. Bereli parmaklarıyla, kırık kalemleri vardı bir tek. Yazdıkları asla silinmedi. Sonra kara kalemini çıkarttı içimdek...