İnce bir fısıltı geçiyor kulaklarımın ardından
Ensem de bir ürperti...
Hayatın kamçısı şaklayıp
Sürüyor beni dört nala,
Senden uzağa...
Çığlık atıyorum!
Minarelerden havalanan güvercinlerin kanadındaki sükut
Fazla geliyor,
Lal olmuş dilimden dökülen kelimelereGenzim toprak,
Bağrım kara bir yazma...Ölüm!
Ölüm, bir mürekkep lekesi beyaz yüzünde...
Bastırıyor!
Bir parça dalın ucundan göz kırpan çelik
Boğarcasına seni,
Pas tutmayan dünyaya.
Gök kubbenin bin bir tonunda,
Tortu tortu kabarıyor
Acı...
Tenimin en senli köşelerinde
Saklambaç oynuyor ecel,
Bir çocuğun neşesinde.
Açılmış avuçlarımdan dökülüyor
Aminlerim...
Nil nehrinin tuzlu tadı
Anadolu'nun bereketli feryatlarından yol olup
Akıyor yanaklarımdan, çorak kefenine
Canımın ağrısını üflüyorum,
Bir nefeste.
Yazılmış, ben göremeden...
Nasırlı ellerin boğumlarında, binlercesinden biri şimdi;
Mezar taşındaki adın.Koparıyor beni,
Kulaklara dolmayan, dudaklara değmeyen dualarım.
Ortaklaşa biniyor bedenin,
Pay edilmiş kederin sarıldığı omuzlara
Gölgelerini toplayıp gittiğin avlunun ortasından,
Kalanlarının şenlik bilip toplandığı
Tepelerin hüküm sürdüğü sonsuzluğa...Genzim toprak,
Bağrım kara bir yazma...
YOU ARE READING
Kara Kalem
Poetryİçimdeki paslı parmaklıklardan firar etti bugün kelimeler. Kirli havayla bayram etti körpe ciğerleri, mavi göğe yenik düştü düşleri. Bereli parmaklarıyla, kırık kalemleri vardı bir tek. Yazdıkları asla silinmedi. Sonra kara kalemini çıkarttı içimdek...