Lügati unutulmuş bir masalın, ilk kelimesinden başlar seni sevmek.
Hafif heyecanlı, çokça korkak adımlarla
Sen aldı dersin,
Ben verdi.
Parmak uçlarına basıp kazanırken utangaç gülüşlerim,
Koşturur...
Boğazının iki kıyısından kavuşmak için ellerim.
Yakanın köşesinden tutunup selam eder hayata,
Avaz avaz düşlerim.
Paragraf başlarında,
Gülüşlerinin kıyısına banar gözlerim.
Yazar...
Rüzgarın öptüğü yanaklarını, koynuna sığınmış saçlarım.
Ve en çok,
Mavi paltonun omuzlarına yakışır ellerim.Bir İstanbul gecesinden hallice dizelerim.
Biraz sarhoş, çokça aşıklığından güzelliğinin nedeni.
Tek kadeh yeter!
Ağlamaya sebep sunmaya,
Dibe vurmaya...
Seni ben belleyip beni sensiz koymaya.
Ben bilemem!
Sen, koparılmayı anlat bana iki uzun nefesinden birinden.
Unutulmuş bir aşkın eskimiş çerçevesinden,
Bir resimden...
Ya da lügati olmayan bu mecnun kitabın sözlerinden.Dört sayfaya sığarken koca günler,
Tek noktadan alacaklı kalır virgüller...Ve sen kuş olur uçarsın yüreğimin sevda kafesinden...
Daha ben çöllere bile düşmemişken...
YOU ARE READING
Kara Kalem
Poetryİçimdeki paslı parmaklıklardan firar etti bugün kelimeler. Kirli havayla bayram etti körpe ciğerleri, mavi göğe yenik düştü düşleri. Bereli parmaklarıyla, kırık kalemleri vardı bir tek. Yazdıkları asla silinmedi. Sonra kara kalemini çıkarttı içimdek...